Mısır'ın Adım Adım İslam Aleminden Koparılma Süreci: Camp David

Ramazan BURSA


24 Ağustos 2014
Ortadoğu barışının önemli bir ayağı olarak tasarlanmış ve nihai hedef olarak tüm Arap ülkeleri ile İsrail’i barıştırmayı amaçlamış siyasetin bir ürünü olan Camp David Antlaşmalarını anlamak için O’nu oluşturan etmenleri iyi analiz etmek gerekmektedir.

Mısır, 28 Şubat 1922’de İngiltere’nin yayınladığı deklarasyonla bağımsızlığını kazanmıştır. Uzun yıllar kargaşa içerisinde yaşayan Mısır, 1952 Cemal ABDUNNASIR'ın yaptığı askeri darbe ile yönetim şeklini değiştirmiştir.

Cemal ABDUNNASIR’ın yaptığı askeri darbeyle Mısır’ın iç ve dış politikası tamamen değişmiş, Arap dünyasının liderliğine soyunmuş ve Arap dünyasının tüm sorunlarına taraf olmuştur.

Birkaç örnek vermek gerekirse; Yemen savaşında Cumhuriyetçileri destekleyen Mısır, Suriye ile Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurmuş, Arap-İsrail sorununda liderliğe oynamış ve 1963 savaşında en çok kayıp veren ülke olmuş, 1973 savaşında da arzuladığı başarıyı elde edememiştir.

1973 savaşı Mısır-İsrail ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmıştır. 1973 savaşı sonrası Mısır- İsrail arasında imzalanan mütareke anlaşması iki ülke arasında yaşanacak gelişmelerin başlangıç noktası olmuştur. Bu mütareke anlaşması, iki ülkeyi Camp David anlaşmasına götüren bir başlangıç olarak kabul edilebilir.
Camp David anlaşmalarına giden yolda "Ayrılma Anlaşmaları" büyük öneme haizdir. Tüm Arap ülkeleri ile İsrail’in arasında olmasa da, Mısır ile İsrail arasında bir barışın gerçekleşebileceği anlaşılmıştır.

Ayrışma Anlaşmalarının yapıldığı döneme göz attığımızda şöyle bir durumla karşılaşıyoruz;

•    ABD, 1973 savaşında denge politikası izlemiş, Araplar veya İsrail tarafı görüntüsü vermemiştir.
•    Mısır, artık İsrail ile barış yapmaya hazır bir noktaya gelmiştir.
•    İsrail ise, Arap ülkeleri tarafından tanınmak ve sınırlarının güvenliğini kazanmak istemektedir.

1973 savaşı sonrası önce Mısır’ı sonrada tüm Arap ülkelerini İsrail ile barıştırmayı amaçlayan ABD Başkanı Nixon ve Dışişleri Bakanı Kissenger "Adım adım diplomasi" siyasetini belirlediler.

"Adım adım diplomasi" siyaseti, tüm Arap ülkelerini bir hamlede İsrail ile barışa götürmektense aşama aşama İsrail ile barışa gidilmesini amaçlıyordu.

Bu plan çerçevesinde 7 Kasım 1973’te Mısır’a giden Kıssenger, "Adım adım barışa gidelim, önce küçük anlaşmaları harekete geçirelim" önerisinde bulundu.  Enver SEDAT ise, Kissenger’in bu önerisini kabul etti. Enver SEDAT’ın bu öneriyi kabul etmesi, ABD’nin Mısır merkezli Ortadoğu siyasetinin de başlangıç noktası oldu. Bunun ilk göstergesi ise, 1967 savaşından sonra kesilen diplomatik ilişkilerin tekrar başlaması olacaktı. Enver SEDAT’ın ABD’nin bu önerisini kabul etmesinin bir diğer etkisi ise, başlayan süreç Mısır’ı adım adım İslam aleminden koparacak olmasıdır.

21-22 Aralık 1973’te SSCB Dışişleri Bakanı Gromyko, ABD Dışişleri Bakanı Kissenger ve BM Genel Sekreteri Kurt WALDHEİM aracılığı ile Mısır ve İsrail Dışişleri bakanları Cenevre’de bir araya geldi. Bu toplantıda ABD’nin önerdiği "Adım adım diploması" siyaseti tüm taraflarca kabul gördü. Cenevre’de yapılan bu toplantı, SSCB açısından olumsuz bir sonuç doğurdu; Toplantıda alınan kararla inisiyatif Kissenger’e verildi. Böylelikle ABD, Ortadoğu’da başlayan süreçte SSCB’yi oyun dışı bırakmış oldu.

ABD’nin önerdiği plan çerçevesinde Cenevre’de yapılan toplantı sonrası Kissenger’in yoğun diplomasisi sonucu ilk Ayrışma Anlaşması 18 Ocak 1974’te imzalandı.

İkinci Ayrışma Anlaşmasına giderken İsrail’in istekleri süreci tıkamıştı. İsrail Mısır’dan; Mısır’ın İsrail ile savaşmaktan tamamen vazgeçtiğinin taahhüt etmesini istemişti. Ayrıca İsrail, Abu Rudeis petrol kuyularını, Mitla ve Gidi geçitlerini terk etmek istemiyordu.

Mısır’ın SSCB’nin de bulunduğu bir toplantı yapılmasını istemesi üzerine, inisiyatifin ABD’nin elinden çıkacağını düşünen İsrail, geri adım atmıştır.

Böylelikle Eylül 1975’te ikinci Ayrışma Anlaşması imzalanmıştı. Yapılan Ayrışma Anlaşmalarından karlı çıkan Mısır gibi görünse de, asıl karlı çıkan İsrail olmuştur. Çünkü, bu iki anlaşma ile İsrail Abu Rudeis petrol kuyularını Mısır’a bırakmış olsa da, bu kuyulardan her yıl 45 milyon ton petrol alma hakkını kazanmıştı. Ayrıca, hem ABD’nin Ortadoğu politikasını kendi ipoteği altına almış, hem de ordusunu baştan sona yenileyecek  teknik donanıma ulaşma hakkı kazanmıştı.

1973 savaşı sonrası yaşananlara bakıldığında, ABD’nin Ortadoğu’da İsrail yanlısı bir politika yürütmek istediği, lakin bunu yaparken  barış çabası içerisinde görünmek istediğinden, İsrail’i ikna edermiş ve Mısır lehine İsrail’den bir takım tavizler koparırmış gibi gözükerek bu politikasını başarıyla yürüttüğü çok net bir şekilde görülmektedir.

ABD’nin önerdiği "Adım adım diplomasi" siyasetinin kendi lehine sonuçlandığı düşüncesine kapılan Enver SEDAT 26 Ekim-5 Kasım 1975’te Washington’u ziyaret etti. Mısır tarihinde ABD’yi ziyaret eden ilk devlet başkanı olan Sedat, ABD ile ilişkileri daha da derinleştirme yoluna gitti.

1971 yılında SSCB ile yaptığı "Dostluk ve işbirliği" anlaşmasını, SSCB’nin, istediği silahları vermediğini öne sürerek bozdu. Aynı yıl SSCB savaş gemilerine Mısır limanlarına girmeyi sağlayan anlaşmayı da fesh etti. Böylelikle Sedat, SSCB ile var olan bağlarını koparmış oldu.

Libya Lideri Kaddafi’nin Arap dünyasında, Abdunnasır’ın yerini alma isteği ve çabaları Enver SEDAT’ı ziyadesiyle rahatsız ediyordu. 1973’te başlayan Mısır-İsrail arasında ki Ayrışma Anlaşmaları ve Mısır’ın ABD’ye yakınlaşması süreci Mısır-Libya ilişkilerini daha da zayıflatmış, Mısır’da karışıklık çıkaracakları iddiasıyla bazı Libyalıların tutuklanmasıyla başlayan süreçte Libya, 22.000 Mısırlı’yı sınır dışı etmesiyle devam etti. Mısır-Libya arasında ki bu gerginlik Libya’yı SSCB’ye yakınlaştırmış, Libya’nın SSCB’ye yakınlaşması üzerine Sedat, ABD’ye olan yakınlığını  bir nebze daha artırmıştı.

1977’de ABD’de yönetim değişti. ABD’de Nixon gitmiş yerine Carter gelmişti. Cyrus VANCE ise görevi Kissenger’den devralmıştı. Bu değişiklik sonrası Suriye Devlet Başkanı Hafız ESED Mısır’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Esed’in ziyareti sonrası Enver SEDAT’ın açıklayacağı "Ortadoğu Barışı Planı" na Ürdün Kralı Hüseyin destek verecekti. Bu gelişmelerden kısa bir zaman sonra ABD Başkanı Carter 16 Mart 1977’de yaptığı konuşmada; "İsrail’in haritadan silinmesi fikrinin akıllardan çıkarılması ve Filistinliler’in bir yurda kavuşması gerektiği" vurgulanıyordu. Bu gelişmeler sonrası Arap liderler tek tek ABD’yi ziyaret etmeye başladı.

Kissinger’in uygulamaya koyduğu "Adım adım diplomasi" siyaseti epeyce yol almış ve kazanım sağlamışken süreçte ikinci bir aksaklık çıktı. İsrail’de iktidarda ki İşçi Partisi seçimleri kaybetmiş yerine sağcı Menahem BEGİN’in liderliğini yaptığı Likud Partisi gelmişti. Begin’in Batı Şeria ve Gazze üzerinde ebedi ve tarihi haklarının bulunduğunu ifade etmesi süreci olumsuz etkilemişti. Begin’in Temmuz 1977’de yaptığı ABD ziyaretinde, yaşanılan görüş ayrılığı, yapılan açıklamalara yansımıştı.

İsrail’de yönetimin değişmesiyle sorun oluşturan bir diğer husus ise, Cenevre’de yapılması planlanan toplantıya FKÖ’nun katılmasına İsrail’in karşı çıkmasıydı. FKÖ’nun Filistinlileri temsil etmediğini iddia eden İsrail, Filistinliler’in ancak toplantıya katılacak olan Ürdün heyetine dahil olabileceklerini şart koşuyordu. Bu tutumundan vaz geçmeyeceğini gösteren İsrail, bu görüşünü ABD’ye kabul ettirmişti.

ABD Başkanı bir açıklamayla İsrail’in görüşünü desteklediğini dünyaya duyurdu; "Filistinliler İsrail’in varlığını ve onunla barış içerisinde yaşamayı kabul etmedikçe, ABD’nin Filistinliler’in müzakerelere katılmalarını desteklemeyecektir."

Enver SEDAT’ın, 9 Kasım 1977’de Mısır Halk Meclisinde yaptığı konuşmada, "Akan kan duracaksa İsrail ile görüşmek için Knesset’e kadar giderim" ifadeleri tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Bu konuşma sonrası toplanan İsrail Meclisi,  ABD üzerinden Enver SEDAT’ı davet etti. 19-21 Kasım tarihinde Kudüs’ü ziyaret eden Sedat, Knesset’te de bir konuşma yaptı.

Enver SEDAT’ın Kudüs’e gidebileceğini açıklaması bile Arap dünyasında büyük bir infial oluşmasına yetti. Bu açıklama sonrası Mısır Dışişleri Bakanı istifa etti, sivil bir muhalefet oluştu. Ama Mısır ordusu Enver SEDAT’ın bu girişimini destekledi.

Fas, Sudan ve Umman Enver SEDAT’ın bu girişimine destek verirken, Ürdün ve Suudi Arabistan tarafsız kalmıştır. SSCB, Suriye, Libya, Irak, Güne Yemen, Cezayir, Tunus ve FKÖ çok şiddetli tepki göstermiştir. Bu girişime karşı çıkan bu ülkeler bir "Red Cephesi" oluşturmuş, Aralık 1977’de toplanarak Mısır ile ilişkilerin dondurulması kararını almıştır.

Aksayarak devam eden Sedat-Begin görüşmelerinden bir sonuç elde edilemeyince ABD tekrar devreye girmiş, tarafları Eylül 1978’de bir araya getirmiş ve 17 Eylül 1978’de Camp David Sözleşmesi  imzalanmıştır.

Sözleşme iki çerçeve antlaşma ve eklerinden oluşmaktadır;

1)    Ortadoğu Barışı için Çerçeve Antlaşma
2)    Mısır-İsrail Barışı için Çerçeve Antlaşma

Ortadoğu barışı için çerçeve antlaşması dört bölümden oluşmaktadır;

1-    Giriş
2-    Batı Şeria ve Gazze
3-    Mısır- İsrail İlişkileri
4-    Ortak İlkeler

Ortadoğu barışı için çerçeve antlaşmasının son maddesinde İsrail  ve Mısır, İsrail’in Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan ile yapacağı barış antlaşmasında esas alınacak temel prensipler belirlenmişti.

Bu prensipler şöyledir;

•    Tam tanıma
•    Ekonomik boykotun kaldırılması
•    Birbirlerinin vatandaşlarına hukuk devleti ilkelerinin uygulanması

Antlaşmalar sonrası Mısır Dışişleri Bakanı ve Washington Büyükelçisi istifa etti, Arap dünyasından sert eleştiriler geldi, SSCB antlaşmaları Arap davasına ihanet olarak nitelendirdi.

2-5 Kasım’da Mısır olmadan Bağdat’ta toplanan Arap Zirvesi, "Red Cephesi" kadar sert kararlar alamamıştır. Ekonomik boykot ve Arap Zirvesinin Kahire’den başka bir yere taşınması önerisi Suudi Arabistan, Fas, Umman ve Sudan’ın karşı çıkmasından ötürü karara bağlanamamıştır.

Camp David Antlaşmalarının yapıldığı dönemde Arap dünyasında yükselen bir İslami siyaset vardı ve Arap rejimleri yükselişte olan İslami siyaseti tehdit olarak görüyordu. Böyle bir ortamda Şah rejiminin yıkılıp, İran İslam Cumhuriyetinin kurulması Arap rejimlerini daha da tedirgin etti. Antlaşma maddeleri üzerine farklı yorumların yapılması tarafların bir araya gelmesini engelliyordu. İran’da ki rejim değişikliği, tedirginliği artan tarafların müzakere masasına oturmasını sağlamıştı.

İran’da kurulan yeni devlet İsrail’i ve Siyonist siyaseti yok etmeyi birincil amaçlarından biri olarak görüyordu. İran’da ki rejim değişikliği ve Ortadoğu’da yükselen İslami siyasetten çekinen taraflar 26 Mart 1979’da bir antlaşma imzaladı.

Bu anlaşma çerçevesinde;

•    Mısır-İsrail arasında ki savaş durumu son bulacak,
•    Gazze ile Mısır arasına sınır çizilecek
•    Mısır-İsrail birbirlerini tam anlamıyla tanıyacak ve ekonomik, kültürel ve diplomatik ilişkiler başlayacak,
•    Sina Yarımadası tamamıyla Mısır’a bırakılacak,
•    İsrail gemileri Süveyş kanalı ve Tiran boğazından serbestçe geçecek.

Mısır- İsrail arasında Mart 1979’da imzalanan anlaşma, Arap ülkeleri arasında dayanışma havası oluşturmuştu. Öyle ki 1966’dan beri araları çok iyi olmayan Suriye ve Irak, 1978 Ekiminden sonra birbirlerine yaklaşmış, hatta bir birlik kurma kararı dahi almışlardı.

Ancak Suriye- Irak arasında ki dayanışma fazla sürmemiş, Irak Devlet Başkanı Hasan El-BEKR’in istifa etmesi, yerine Saddam HÜSEYİN’in gelmesiyle  bu yakınlaşma sona ermişti.  Bu gelişmeye paralel olarak vuku bulan fiiller münasebetiyle de Arap dünyasında oluşan dayanışma havası son bulmuştu.
 
Mısır-İsrail arasında yapılan bu anlaşmalarla alakalı ifade edilmesi gereken son nokta şudur: Bu anlaşmalarla Arap ülkeleri ile İsrail’in uzlaşması amaçlanmış olsa da, bu tam anlamıyla hayata geçmemiş, Camp David anlaşması Mısır’ı İsrail ve ABD’ye yaklaştırırken  O’nu, Arap ve İslam aleminden koparmasını sağlamıştır.

                       Ramazan Bursa
Karadeniz Düşünce ve Araştırma Merkezi (KADAM)
                  Yönetim Kurulu Üyesi

Kaynak :
 
 
Yorum Ekleyin
Başlık: *
Yorum:
Güvenlik Kodu:
 

ÇOK OKUNANLAR

En Çok Okunan Haberler

KÖŞE YAZARLARI

Gündem ve diğer konularla ilgili konular.

Query Error : (select yazarlar.Resim,yazarlar.Baslik as yazaradsoyad,yazarlar.Eposta as yazareposta,yazilar.*,yazarlar.Baslik as yazarbaslik,MAX(yazilar.Tarih) as yazitarih from yazilar,yazarlar where yazilar.Tarih = (SELECT MAX(Tarih) FROM yazilar where yazarID=yazarlar.ID) AND yazilar.onay=1 AND yazarID=yazarlar.ID group by yazarID order by yazilar.Tarih desc limit 0,3).Expression #4 of SELECT list is not in GROUP BY clause and contains nonaggregated column 'kma0002_sys.yazilar.ID' which is not functionally dependent on columns in GROUP BY clause; this is incompatible with sql_mode=only_full_group_by